The Wulin Alliance’s Private Records - Bölüm 13
Önceki Bölüm | İçindekiler | Sonraki bölüm
Cheng Mo yutkundu ve
yanındaki kıyafetlere uzandı. Başını çevirdiğinde, aniden kitaplarda kendisinin
izlerini buldu. Yüzü kıpkırmızı oldu ve elindeki kıyafetleri izleri silmek için
kullandı. Yarısına kadar sildikten sonra, bu kıyafetlerle başkalarıyla görüşemeyeceğini
fark etti. Utanmışlıkla ve biraz sersemleyerek hemen yere baktı.
Zi Xiao bakışlarını
indirdi ve “Sana bir takım elbise getireceğim.” dedi.
Cheng Mo alçak sesle,
“Teşekkür ederim.” dedi.
Zi Xiao kıyafetleri
almak için ayrıldı ve hızla geri döndü. Cheng Mo temiz giysileri giydi ve
dağınık saçlarını düzeltti.
Zi Xiao, “İşe
yaramadı.” dedi.
Cheng Mo, iç gücünün öz engelini kıramayacağını kastettiğini
anladı. Ayrıca, Yaşlı Qingsong'un bozulmaz diyebileceği kan sözleşmesinin bu
kadar kolay bozulamayacağını da kalbinde biliyordu. Çok hayal kırıklığına
uğramadı, sadece Zi Xiao'nun çabalarını boşa harcadığını düşündü. “Önemli
değil, teşekkür ederim, Zi Xiao.” dedi.
Elbiselerini ve
saçlarını düzeltti, Zi Xiao'ya baktı ve “İyi görünüyor mu?” diye sordu.
Zi Xiao, “Çok iyi.”
diyerek başını salladı. Kızarmış yanakları ve nemli dudakları ve gözleri hariç.
Cheng Mo şöyle dedi: “Dışarı
çıkmalıyım, Üstad Nian Bei hâlâ bir karar vermemi bekliyor.”
Zi Xiao, “Seninle
geleceğim. Nian Bei tarafından tarif edilen kadınların uyguladığı dövüş
sanatları, Arzu Sutrası'nın bir bölümüyle aynı kaynaktan türemiş gibi görünüyor.”
“Ah?” Cheng Mo
kaşlarını çattı, “Başka bir deyişle, Shuiyue şeytani tarikatının kökeni
güneybatıdaki Yuxi kabilesinden olabilir mi?”
Zi Xiao, “Bu imkânsız
değil.” dedi.
Şeytani bir tarikatı
ortadan kaldırmayı söylemek, yapmaktan daha kolaydı. Shuiyue Tarikatı’nın sadece
ismini duydular ve hiç kimse gerçek bir müridiyle gerçekten yüzleşmedi. Shaolin
Tapınağı, dövüş sanatları dünyasında bir devdi. Pek çok öğrenci göndermesine
rağmen, şeytani tarikatın merkezinin nerede olduğunu ve orada ne tür güçlü kuvvetlerin
olduğunu bilmeyi bırak, şeytani bir uygulayıcıyı bile henüz yakalayamadılar.
Ling Xiaolu, Yu
Xiaoshan'a sordu: “Düşmanını bile tanımadan böyle tartışmakla ne sonuç elde
edebilirler?”
Yu Xiaoshan çenesine
dokundu, “Herhangi bir sonuç almaları imkânsız. Üstad Nian Bei, bu fırsatı doğru yolun dövüş sanatçılarına duyurmak için kullanıyor. Başkalarına zarar veren şeytani
bir kadınla karşılaşan biri varsa, şeytani tarikatının merkezini bulmak için
asmayı takip ederek kavunu bulma fırsatına sahip olabilirler. Ve hepsini tek
seferde yakalayabilirler.”
Ling Xiaolu bunun
makul olduğunu hissetti, başını salladı ve sordu, “Ama bu Shaolin rahipleri o şeytani
kadınları bulamadılar mı, yoksa kimseyi yakalayamadılar mı? Shaolin rahipleri
bile onları yakalayamazsa, bunu nasıl yapabiliriz?”
Yu Xiaoshan ona bir
bakış attı, “Kıdemli Dövüş Kardeşini onların yerine koyarsan, kesinlikle yakalayabilir.
Keşişlerin bir kadını yakalaması biraz uygunsuz. Bu yüzden Üstad Nian Bei,
Cheng Mo'dan yardım istedi ve şeytani kadınları yakalamalarına yardım etmek
için tüm Merkezi Ovaların Wulini’ni seferber etmek istedi.
Ling Xiaolu doğruldu
ve Zen Üstadı Nian Bei'ye baktı, ama Cheng Mo ve Zi Xiao'nun geldiğini
gördü. Hemen mutlu oldu ve “İttifak Lideri Cheng geri döndü!” dedi. Bir
süre sonra tekrar merak etti, “İttifak Lideri neden kıyafetlerini değiştirdi ki?”
Cheng Mo kısık bir
sesle Nian Bei ile konuştu ve Nian Bei şöyle dedi: “Amitabha, bu alçakgönüllü
keşiş mevcut tüm kahramanlara sordu. Şeytani kadınların nerede olduğunu hiç
kimse görmedi. Korkarım bu mesele son derece zor olacak.”
Cheng Mo başını
salladı, “Biz aydınlıktayız, onlar karanlıktalar. Bir gecede köklerini ortadan
kaldırmak imkânsızdır. Usta bunun için endişelenmenize gerek yok. Cheng Mo'ya
güveniyorsan, bu meseleyi bana bırak. Önce iblis kadını bulacağız, sonra şeytani
tarikatın merkezinin yerini araştıracağız ve sonunda Jianghu'nun güçlerini toplayarak
tek bir ağda hepsini yakalayacağız.”
Zen Üstadı Nian Bei
avuçlarını birleştirdi, “Amitabha, İttifak Lideri Cheng çok çalıştı.”
Cheng Mo konuşmak
üzereyken, bir Wulin öğrencisi ön bahçeden koştu ve Cheng Mo'nun kulağına
birkaç kelime fısıldadı. Cheng Mo'nun ifadesi aniden değişti ve “Onu içeri
alın!” dedi.
Kısa bir süre sonra,
ön bahçeden koşan genç bir adam görülebilirdi. Dövüş sanatları meydanının
kenarında durdu ve alandaki herkese baktı. Bir süre aradığı kişiyi
bulamayınca endişeyle bağırdı: “Çete Lideri!”
Alandaki herkes ona baktı.
Bu sırada uzun boylu, orta yaşlı bir adam ayağa kalktı ve azarladı: “Ne var,
yaygara çıkarıyorsun?”
Ling Xiaolu merakla
sordu: “Bu kim?”
Yu Xiaoshan başını
kaldırdı, “Haisha Çetesinin lideri, Zhang Guan. Haisha Çetesi, sahil boyunca güvenliği kontrol eden küçük bir gruptur.”
[Ç.N:
Haisha (海沙)
deniz kumu demektir.]
Zhang Guan'ın ayağa
kalktığını gören genç adam, ona doğru koştu ve neredeyse ayakları takılarak düşecekti.
Zhang Guan'ın yanına ulaştı ve kulağına fısıldadı. Zhang Guan'ın yüzü anında
bütün rengini kaybetti, sadece gözleri kan çanağına dönüşmüş ve yüzü kıpkırmızı
oldu.
Zhang Guan bir an şaşkınlıkla
orada durdu, sonra aniden başını gökyüzüne doğru kaldırdı ve Cheng Mo'ya doğru
yürüdü. Cheng Mo'nun önüne geldiğinde, bir bacağını büktü, yarı diz çöktü ve ellerini
kavrayarak, “İttifak Lideri oğlumun intikamını almama yardım et!”
Cheng Mo aceleyle onu
destekledi ve “Çete Lideri Zhang, ayağa kalk ve konuş. Sadece öğrencinizin
saygıdeğer oğlunuza bir şey olduğunu söylediğini duydum. Neler oldu?”
[Ç.N:
Oğlu “saygın” biri değil, sadece nezaket.]
Zhang Guan derin bir
iç çekti, genellikle acımasız yüzünde neredeyse gözyaşları akmak üzereydi.
Zhang Guan, Wulin
Konferansı'na katılmak için Haisha Çetesinden Lin Yuan Şehrine geldi ve tek
oğlu Zhang Chengyu da onunla birlikte dünyayı görmek için gelmişti. Zhang
Chengyu, sağlam görünümlü babası Zhang Guan'ın aksine, tıpkı bir asil ailenin
genç efendisi gibi zarif bir görünüme ve seçkin bir kişiliğe sahip bir
beyefendiydi. Zhang Chengyu, birkaç gündür etrafta dolaştığı için, Lin Yuan
Şehrine vardığında vücudunun rahatsız hissettiğini, bu yüzden bugün Wulin
Konferansına gelmeye isteksiz olduğunu söylemişti. Sabahın erken saatlerinde
handa uyumuş ve hiç uyanmamıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder