The Wulin Alliance’s Private Records - Bölüm 14
Önceki Bölüm | İçindekiler | Sonraki bölüm
Haisha Çetesi’nin iki
genç öğrencisi, Zhang Chengyu’nun kaldığı handa bekliyordu. Wushi* vaktine kadar kalkmadığını
görünce odasına gittiler ve ona seslendiler. Kapıyı çaldıklarında, kapının
kilidinin açık olduğunu keşfettiler. İçeri girdiklerinde Zhang Chengyu’nun
çıplak bir şekilde yatakta uzandığını ve öldüğünü gördüler.
[* Wushi: antik zamanlarda öğlen 11 ile 1 arası vakte denk gelir.]
Cheng Mo ve Zi Xiao
hana vardıklarında, birinin ölümü nedeniyle handa çok az iş vardı, sadece Jianghu’nun
birkaç insanı kalmıştı. Hepsi Cheng Mo’nun gelişini gördüğünde ayağa kalkıp
selamladılar.
Cheng Mo
nezaketlerine hızlı bir şekilde karşılık verdi.
Cheng Mo, Zi Xiao ile
yürürken, ayrıca Zen Üstadı Nian Bei ve gelmekte ısrar eden Ling Xiaolu da
vardı.
Zhang Chengyu’nun
bedeni hâlâ hanın yatağında hareket ettirilmeden yatıyordu, sadece üzerine ince
bir yorgan örtülmüştü. Cheng Mo ilerleyip ince yorganı kaldırdığında altındaki
bedenin çırılçıplak olduğunu ve yatakta sırtüstü yattığını gördü. Zhang Chengyu’nun
bacakları arasında yumuşak yang aleti gevşek bir şekilde sarkıyordu ve
tepesinde ona yapışan beyaz bulanık öz sıvısı vardı. Dikkatli bakıldığında meniyle
karışık kan izi görülebilirdi.
Aynı zamanda yatak da
karmakarışıktı, yatak sanatlarına aşina olan kişiler seks sonrasında erkek
ve kadınların bir araya geldiklerinde bırakılan izler olduğunu fark
edeceklerdi.
Cheng Mo, Zhang Chengyu’nun
yüzüne tekrar baktı ve göz yuvarlarının çökmüş, dudaklarının hafifçe aralık ve
gözlerinin beyaz renkte olduğunu gördü. Yorganı geri örttü ve Zen Üstadı Nian
Bei’ye sordu: “Üstat, Genç Usta Zhang’ın ölüm şekli Usta Xin Ku’ya benziyor mu?”
Zen Üstadı Nian Bei,
Budist kutsal metinlerinden bir ayet okudu ve şefkatle başını salladı, “Hemen
hemen aynı.”
Cheng Mo ve Zi Xiao
birbirine baktılar ve usulca iç çektiler.
Ling Xiaolu merakla
sordu: “İttifak Lideri Cheng, bu kişide mi Shuiyue Tarikatının iblis kadını
tarafından öldürüldü?”
Cheng Mo, “Muhtemelen,
hadi bunun hakkında dışarıda tartışalım.”
Cheng Mo, hanın sersemlik
içinde olan hanımını sorgulamaya gitti. Aldığı yanıt şöyleydi: “Bu sabah
erkenden hanın birçok müşterisi Wulin Konferansı’na gitmişti ve işler durgundu.
Masayı temizlerken, içeri giren kırmızı giysili çok güzel bir kız gördüm.
Cilveli bir şekilde giyinmişti, bu yüzden düzgün bir aileden gelen bir kız gibi
görünmediğini düşündüm. Buraya atıştırmak için mi yoksa bir gece kalmak için mi
geldiğini sordum fakat birini aradığını söyledi, sonra beni görmezden gelerek
doğruca ikinci kata çıktı.”
Cheng Mo, “Takip
etmek için yukarı çıktın mı?” diye sordu.
Başını iki yana
salladı.
Cheng Mo tekrar
sordu: “Peki ne zaman ayrıldı?”
Hanım bir süre
düşündü ve “Muhtemelen bir saatten az bir süre sonra gitmiştir. Ayrıldıktan
kısa bir süre sonra başka bir müşteri ölü kişiyi buldu.”
Cheng Mo ayrılırken
Zhang Guan’a rahatlatıcı birkaç kelime söylemek için döndü.
Zheng Guan, Cheng Mo’nun
elini yakaladı, “İblis kadın hâlâ Lin Yuan Şehrinde olabilir, İttifak Lideri onu
yakalamama yardım etmelisin!”
Cheng Mo “Zhang Gangzu**, merak etme. Lin Yuan Şehri
şu anda Jianghu’nun tüm uzmanlarının bir araya geldiği bir yerdir. O iblis
kadın burada kötülük yapmaya cesaret etti, kesinlikle kaçmasına izin
vermeyeceğiz. Wulin İttifağı öğrencileri çoktan şehir kapılarını korumak için
dağıldılar. Şüpheli bir kişiyi gördüklerinde hemen tutuklayacaklar! Zhang Gangzu,
kalbinizi sakinleştirmeli ve saygıdeğer oğlunuz için cenaze düzenlemelerini halletmelisiniz.”
[**Gangzu: Çete Lideri anlamında Cheng Mo’nun İttifak Lideri unvanıyla karışmasın
diye bu şekilde bırakıyorum.]
Zhang Guan kederli
bir bakışla başını salladı, “İttifak Lideri Cheng teşekkür ederim.”
Ling Xiaolu, hanın kapısından
çıkar çıkmaz kapıyı koruyan Yu Xiaoshan tarafından yakasından yakalandı, “Seni
küçük piç, ortalıkta koşturuyorsun!”
Ling Xiaolu mücadele
etti ancak kaçamadı.
Yu Xiaoshan, Cheng Mo’ya,
“Üzgünüm, bu velet İttifak Liderine sorun yarattı.”
Cheng Mo hafifçe
gülümsedi ve “ Kardeş Xiaolu’nun canlı bir kişiliği var ve bana oldukça cana
yakın. Daha önce hepinizi Wulin İttifakı’na misafir edeceğimi söylemiştim.
Artık hepiniz burada olduğunuza göre neden ev sahibi olarak sizi bir fincan
çaya davet etmiyorum?”
Yu Xiaoshan sözlerini
duyduğunda kahkaha patlattı ve “İttifak Lideri bizi davet ettiğine göre elbette
gitmeliyiz!”
Zen Üstadı Nian Bei
ve grubu Lin Yuan Şehri’nin dışındaki bir tapınakta yaşıyorlardı, bu yüzden
Cheng Mo’ya veda edip geri döndüler. Cadde kenarındaki çay evine vardıklarında
sadece dört kişi vardı: Cheng Mo, Zi Xiao, Ling Xiaolu ve Yu Xiaoshan.
Cheng Mo, garsondan
bir demlik iyi çay yapmasını istedi ve diğer üçüne çay döktü***.
[***Çin’de genellikle en düşük mevkide(veya yaşta) bulunan kişi diğerleri için çay
döker. Cheng Mo teknik olarak buradaki en önemli kişidir, bu yüzden onun başkaları için çay dökmesi aşırı saygı ve alçakgönüllülüğün bir işaretidir. Bir
imparatorun bir memuruna çay dökmesine benzer.]
Yu Xiaoshan ona
teşekkür etti ve çay bardağını aldı, “Haisha Çetesinin Genç Ustası’na ve Haisha
Çetesinin Lideri’ne neler olduğundan haberim yok. İttifak Lideri Cheng’in
açıklaması uygun mudur?”
Cheng Mo, “Doğal
olarak uygun, bu şüphesiz bir şekilde Shuiyue Tarikatı’nın işi olmalı.” dedi. Bunu
söyledikten sonra, handaki durumu tekrar açıkladı ve sonra sordu, “Kahraman Yu’ya
göre, Lin Yuan Şehrindeki o iblis kadını yakalamak kolay olacak mı?”
Yu Xiaoshan kaşlarını
çattı ve şöyle dedi: “Doğal olarak kolay olmamalı. Karşı taraf sadece bir
kadın. Eğer kasıtlı olarak bundan kaçınmak isterse belki sıradan bir kadın gibi
davranıp şehirden çıkabilir. Şehri mühürleyip nasıl kovalarsak kovalayalım
boşuna olacaktır.”
Cheng Mo başını
salladı ve Zi Xiao’ya sordu, “Zi Xiao, o kadını ortaya çıkarmanın başka bir
yolu var mı?”
Zi Xiao, “Belki
vardır.” dedi.
Cheng Mo sözlerini
duydu ve tekrar sormak istediğinde aniden kanat çırpma sesini duydu. Beyaz bir
güvercin bir süre alçak irtifada daire çizdi, kanatlarını açıp çay evine süzüldü
ve Zi Xiao’nun omzuna indi.
Zi Xiao beyaz
güvercini tutmak için elini uzattı, bacağındaki kâğıdı çıkardı ve tekrar
serbest bırakmak için elini kaldırdı. Zi Xiao, kıvrılmış kâğıdı düzleştirdi ve
okuduktan sonra başını kaldırarak Cheng Mo’ya, “Yunyang Dağı’na geri dönmem gerekiyor.”
dedi.
Cheng Mo biraz
şaşırdı, “Ne zaman?”
Zi Xiao bir süre
düşündükten sonra, “Yarın.” dedi.
“Yarın?” Cheng Mo
aniden ayağa kalktı ve taburenin ayağı keskin bir sesle yere sürtündü.
Ling Xiaolu, Cheng Mo’nun
bu kadar güçlü tepki vermesini beklemediğinden korktu ve ona garip bir şekilde
baktı.
Yorumlar
Yorum Gönder